Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

Okurlardan


ironiKarga22 Ekim 2012 01:22
Sizinle tanışalı henüz 3 gün oldu ve ben arayı kapatmak için geceli gündüzlü halen okuyorum. Sinema hakkında şimdiye kadar zevkle okuyup bilgilendiğim tek blog bu oldu. Teşekkür etmek istiyorum ...

İllaki izlediğinizi düşündüğüm, fakat benim hayranlıkla izlemiş olduğum yönetmenliğini Stephan Komandarev'in yaptığı 'Svetat e golyam i spasenie debne otvsyakade' / The World Is Big and Salvation Lurks around the Corner hakkında yazdıysanız eğer, karşılaşmayı heyecanla bekliyorum.

Sizi "Dünya kocaman ve kurtuluş hemen şurada gizleniyor" cümlesiyle selamlarım ... 
....................

Alexchris123 dedi ki...
Your blog is great
If you like, come back and visit mine: http://b2322858.blogspot.com/

Thank you!!

Wang Han Pin
From Taichung,Taiwan

15 Şubat 2011 13:44
...............
Bir rica - MF'de analizini okumak istediğim bir film:
Merhaba, İlham veren filmlerin ilham veren analizlerini bizlerle paylaştığın bu blogda, yorumunu senin kaleminden okumak isteyeceğim ve pekçok kişinin de keyifle okuyacağından emin olduğum bir film önerisinde bulunmak istiyorum. Senaryo ve yönetmenliğini Jamin Winans'ın üstlendiği, 2009 yılı yapımı Ink... Kelimenin ikincil esas anlamıyla bir akiti resmeden Ink, insanların hayatlarına, onların umutlarını destekleyerek ilham ve huzur katan Güçlerle, yine insanların suçluluk duyguları ve korkularından güç alarak bu duyguların beslenmesini sağlayan Güçlerin arasında geçen, ironik bir biçimde yanıbaşımızda sürmekte olduğu halde algı eşiğimizin dışında kalan bir savaşı anlatıyor. Sembolizmayla yüklü bir film olan Ink'i senin 'mürekkebinden'okumak için sabırsızlandığımı belirtmek isterim. Teşekkürler ve çalışmalarında başarılar...
BaNu tarafından Okurlardan hakkında tarih: 08.11.2010
.............
Falagar dedi ki...
Yazılarınıza pek yorum bırakmasam da okunduğunuzu bilin lütfen.İlk fırsatta izleyeceğim bu filmi de.Bilmem daha önce önermiş miydim Naked'ı size, ancak bu vesileyle tekrar önermiş olayım.Filmi izlerken filmin çok daha üst düzey yapılanabilip,bir başyapıt halini alabileceğini düşünseniz dahi,bu haliyle bile bir başyapıt bence.Umarım izlerseniz.İzlememişseniz Bitter Moon'u da tavsiye ederim.

24 Ocak 2011 06:16
...................
meraklikedi "Okurlardan" kaydınıza yeni bir yorum yaptı:

Bazen insan bir şeyin eksikliğini hisseder ama adını koyamaz. Karşılaşıncaya kadar.. Bloga ilk girdimde, içimdeki kayıp puzzle parçasının yerine oturduğunu hissettim. Kaybettiğim aşkımı bulmuştum. Mesleğime, düşlerime aitti o kayıp parça.. Ben meslekte 25 yılımı doldurdum. 9 Eylül Sinema TV mezunuyum. Bloga girdiğimde kendimi yenilenmiş hissediyorum. Unuttuklarımı hatırlıyorum. Toz toprak içinde kalıp, temiz ve serin bir havuza atlamak gibi... Mesleğime yeniden aşık oluyorum. İçimdeki eksik puzzle bulmama yardımcı olduğunuz için teşekkür ederim :)
..............
Falagar dedi ki...
Özlettiniz. Blogda sürekli The Defiant Ones'ı görmek,o film dünyanın en iyi filmi de olsa kendisinden nefret ettirdi =)))

27 Ekim 2010 20:24
................
Merhaba, Ben blogunuzun devamlı bir okuyucusuyum. Size teşekkür etmek istiyorum böyle güzel bir bloga zaman ayırdığınız için. Değerlendirmeleriniz öyle hoş ki, e bunu ben de izledim ama hiç farkedemedim bunları diyor insan ;) E tabi bakmak vaaar, bakmak var. Usta bir göz bakınca sıradan bir film bile anlamlı oluyor. Bu usta göz hep baksın :) Bloga devam! Saygılar Elif SG
Elif SG tarafından Okurlardan hakkında tarih: 12.10.2010
....................
"Körlük" yazısı için:
beenmaya dedi ki...
filmi seyretmedim henüz. ama şu anda kitabını okumaktayım. ve filmde geçiyor mu bilmiyorum ama kitaptan en etkilendiğim bölümlerden birini eklemek istedim ben de.

Korku, insanı kör eder, dedi koyu renk gözlüklü genç kız.

Haklısınız, gözlerimiz görmemeye başlamazdan önce bizler zaten kör olmuştuk, korku bizi kör etmişti. Aynı korku yüzünden körlüğümüz sürüp gidecek.

Konuşan kim, dedi doktor.

Bir kör, diye yanıt verdi ses. Sıradan bir kör, buradakiler gibi...

Bunun üzerine gözü siyah bantlı yaşlı adam sordu; körlüğün tam olarak var olabilmesi için, kaç kişinin kör olması gerekir?

Bu soruya kimse yanıt veremedi.

22 Ekim 2010 10:30
.......................

"Gandhi" yazısı için:
BellaRado dedi ki...
Tamer bey, Gandi'yi kaç kere seyrettik bilmiyorum, her seferinde aynı keyifle, aynı ilgiyle ve acaba daha önce nerede neleri kaçırmışım bu sefer yakalayayım diyerek... Acaba daha neler öğrenebilirim diyerek.
En güzel replikleri de almışsınız... Bravo!
Evlilik seremonilerini "oynadıkları" sahne ve Güney Afrika'ya ilk geliş sahnesi, daha pek çoğu gibi gözlerimi yaşartır hep.
Ben Kingsley'in de bu rolde şaheser olduğunu düşündüm hep. Başka kimse Gandi olamazdi sanki.
Di mi??
Ayşe Dağıstanlı, 04 Eylül 2010 19:28
................

"Interstate 60: Episodes of the Road" yazısı için:
En sevdigim filmlerden biri daha. Bıkmadan defalarca seyredebilirim. Kac kere seyrettik bilmem! Oyunculuk konusunda da size gönülden katılıyorum. Gary Oldman'a ayrıca Immortal Beloved'da ve de tabii ki Fifth Element'de bayılmıştım. “Geleceğe Dönüş” filmlerini daha yeni tekrar seyrettik- Christopher Lloyd'un da harika olduğuna katılıyorum. Chris Cooper'un canlandırdığı Bob Cody karakterini de çok sevmiştim. Filmde benim hoşuma giden şeylerden biri ise, film aslinda "tuhaf, sıradan, abuk" bir film gibi algılanabilir. Ama verdiği dersler inanılmaz. Okullarda böyle öğretseler öğrenciler daha başarılı olur... Yani öğretir gibi yapmadan öğreterek..
Ayşe Dağıstanlı
BellaRado tarafından Interstate 60: Episodes of the Road hakkında, 5 Eylül 2010
............

"Gandhi" yazısı için:
Bu yaziya ya da bir filme, sen uzerine bir soz soylemisken yorum yapmak cok hadsizce gelirdi bana. Ama yeni bi blogger olarak, heyecanim haddimi bastirdi. Ilham veren filmler basligini Ilham veren Seyler olarak genisletmeni istiyorum oncelikle, mumkunse.

Ilham veren filmler in Amerikan sinemasi hatta Amerikan Ruyasi dolayisiyla, ornekleri pek cok. Ama Gandhi de baska bir sey var, insanda filmi birakip kosma istedigi doguran! Sasirtan, inanmakta gucluk cektiren bir sey var. Sessizligi. Yalinligi. Bilgeligi. Bu kadar ofkenin icinde, bizlerin bile icinde olan siddetin ondaki tezahurunun sukunet olusu. Bir hayat dersiydi bu. Bilgeligin bagirip cagiran bir sey olmadigini hepimiz biliriz ama kac hikayede filmde, uzerine tufeklerle gelinen bir adam sadece susar? Nasil haykirmaz? Nasil sessiz kalir? Ve daha da onemlisi nasil kazanir boyle buyuk bir sessizlikle?

Oyunculugun bu kadar etkileyici oldugu cok az film sayabiliyoruz maalesef. Ne kadar dogru bir oyuncu secimi oldugunu da soylememe gerek yok sanirim. Oynamayan bir oyuncu gorduk ve oyunculuk dersi aldik filmle.

Iyi ki yazdin, iyi ki izledim.
Ceren, 31 Ağustos 2010 15:43

"Tesadüf" yazısı için:
Sitenizi takip ediyorum ve beğeniyorum."Beğenmek" kelimesini açmam gerekirse:Sadece bu yazınız için değil de, genel olarak söylemek isterim ki;özellikle insanların dilinin ucuna gelmiş ama ifade edemedikleri şeyleri ifade eden yazılar, zaten başlı başına ayrı bi başlık; bi de bu aralar sinema yazılarının ne kadar aynı açıdan, klişe cümlelerle geçiştirildiği düşünülürse…insanın sevdiği şeyleri, kendi arka bahçesini, insanların görebilecekleri ön bahçeye kendi kurallarıyla adapte etmesine benim söyleyecek bi şeyim çok olamaz, tebrik etmekten başka...
Sevgiler,
h.m.a, 18 Ağustos 2010 09:08

Ayşe dedi ki...
Tamer bey,
Bugün Koşulsuz Sevgi grubunda mesajınızı gördüm. Manalı Filmler blogunuzla ilgili...

Blogunuza gittim, şöyle bir baktım, diğer blogunuza da baktım... Baktım diyorum çünkü, içlerine dalıp saatlerce okumamak için kendimi zorladım, zorla tuttum kendimi... Çünkü elimde bitirmem gereken bir iş var... Hemen bookmark'ladım.

Demek istediğim, çok çoook ilgimi çekti yazdiklarınız. Serendipity epeydir listemde olup seyredemediğim bir film... Bu karambolde bir de "filmdiziizle" diye bir site buldum, en kısa sürede izleyecegim, filmin DVD'sini henüz bulamadım.

(...) Ben sizin taniminizla "manali filmleri" tercih ediyorum. (...) Listenizdekiler arasında -kendi favorilerimden- ilk gözüme çarpanlar: Gandi, On iki Ofkeli Adam ve Inerstate 60...
(...)
Ellerinize sağlık!

Sevgiler,
Ayşe Dağıstanlı
17 Ağustos 2010 12:08

Adsız dedi ki...
sayende daha bilinçli bir izleyici olmaya başladım ayrıca hayranlarından biri haline geldim :)
Ayşe, 17 Ağustos 2010 11:37

"Tesadüf" yazısı için:
Adsız dedi ki...
Paylaşım için teşekkürler,
Doğru zamanda doğru şekilde karşıma çıkan fikirler oldu.
‘Tesadüf’ü ve beraberinde getirdiği tüm düşünce biçimini kendi hayatımda uzun süredir çok önemsemiş/hissetmişimdir.
O yüzden ben de muhtemelen biliyor olduğunuz ve benzeri referanslara dayanan başka bir terim-benim içinse dünya algılayışı olan kavramı paylaşmak istedim; flaneur
“beklenmedik şeyleri tesadüfen bulma yeteneği/şansı” ile de çok ilintili bir kavramdır,
http://gurselkorat.blogspot.com/2008/10/flneur.html
Tuğçe, 16 Ağustos 2010 15:59

"Konuşmalı Bir Film" yazısı için:
kuşun düş perisi..... dedi ki...
sizi takip edıyorumm..ilgiyle...
06 Ağustos 2010 22:36

"Çocuk" yazısı için:
Tamer Baran'ın filmle ilgili yorumlarına katılıyorum. Kısa, öz ve güzel bir özet olmuş. Filmin kanımca kilit yerlerinden biri;Bruno ve Sonia'nın bebeği de alıp beraber arabaya gezmeye gittikleri sekanstır. Burada birbirlerine çocukca şakalar yaparlar, kovalarlar, su atarlar vb. kısaca çok eğlenirler. Dardenne kardeşler bu sekans ile filmin adının "L'enfant-Çocuk" olmasıyla bebeği değil, daha "çocuk" olan anne babayı vurguladığını anlatıyor. Bunu ustaca yazılmış ama yazılmış gibi durmayan bir sekansla yapıyorlar. Gerçekten takdire şayan...
Avrupa'nın ortasında süren yokulluk, kaybolan hayatlar, arka plandaki acılar...Dardenne kardeşler günümüz Avrupa sanat sinemasının gerçek temsilcileridir.
"Lorna's Silence-Lorna'nın Sessizliği"ni de tavsiye ederim.
Kaan, 28 Temmuz 2010 10:04

"Körlük" yazısı için:
çok iyi filmleştirilmiş bir kitap bence, harika bir roma. Jose abinin diğer kitapları da harika ayrıca ve harika filmler çıkarabilir , mesela : ölüm bir varmış bir yokmuş...yine de şunu düşünüyorum doktorunkarısı yerine olsam kötü adamları daha önce imha edebilirim sanırım, o kadar dayanmak çok mümkün gelmiyor bana
Deniz, 08 Haziran 2010 00:33

"Şimdi Ya Da Asla" için:
Merhaba

Bu film kolleksiyonumda var ama henüz izlemedim. Bu türden filmleri izlemeden önce hep bir bahane bulup ertelerim. Biliyorum çok hoşuma gidecek ama izlerken birçok sahnede boğazıma acı bir yumru oturacak, gözyaşlarımı engellemek için yanımdaki ile gözgöze gelmemeye çalışacağım. Yaşlandım galiba :)

Bu sitede tanıttığınız filmlerin çoğu kolleksiyonumda fakat aralarında duymadıkları, izlemediklerim de var. "Film" severlere katkılarınızdan dolayı çok teşekkür ederim.
Simavi CAN
19 Mayıs 2010 22:17

"Başlarken: Film denen ayna" için:
"manalı filmler" kendimize bakan göz, kendimizi anlatan dile kavuşturacaktır bizi. "kurs" olarak, bilme eyleminin sadece akılla değil; kalple de gerçekleşmesini sağlayacaktır. "manalı filmler" aşıdır; yani sağaltıcıdır.. aşılama ile depolanan bilgi çağrıldığında, zengin çağrışımlarla bilme eylemini pekiştirip sağaltıcı etkisini katlayacaktır. manalı olmayan filmler ise bunların hepsinin olumsuzudur. bu yüzden insan her yerde olduğu gibi sinemada da mana arayışını elden bırakmamalıdır.
Mücella tarafından Başlarken: Film denen ayna… hakkında tarih: 05.05.2010

Tamer hocam çok çok teşekkür ederim bu güzel site için, geç rastladım ancak harika bir site, sizin gibi bir eleştirmenden film tavsiyesi almak harika, artık okadar çok film var ki; arada mutlaka izlenmesi gereken edebi özelliği olan bir çok filmi göremeden öleceğiz:) iyi çalışmalar ve başarılarınızın devamını dilerim.........inanın ki sitenizde izlemediğim kaç film var ise mutlaka izleyeceğim...saygılar..
Sensei

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder