Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

8 Ekim 2012 Pazartesi

Savaşın Çiçekleri

Belli ki Zhang, bir dönüşüm daha geçiriyor, yönetime itirazlarını sürdürse de Çinli kimliğine artık daha fazla sahip çıkıyor, hikaye anlamında repertuvarını genişletiyor. Böylece daha eski filmlerindeki hümanist bakış açısı ve duyarlılık, 2000’lerde yaptığı filmlerdeki teknik ve sinemasal yetkinlikle birleşiyor.

IMDB: 7,6
Rotten Tomatoes: % 55
Manalı Filmler: 9,0

13 Aralık 1937’de Çin’in o zamanki başkenti Nanking, Japon kuşatmasına dayanamayarak düşman eline geçti. Sonraki altı hafta boyunca kentte belki de tüm insanlık tarihinin en korkunç olayları yaşandı: 300 bin civarında sivil ve silahsız asker öldürüldü, evler, dükkanlar yağmalandı ve binlerce kadına tecavüz edildi.

Nanking olayları çeşitli kereler beyazperdeye aktarıldı: “Nanjing Nanjing (City of Life and Death)” (2009), "Nan Jing de ji du / An Affair in Nanjing" (1995), “John Rabe / Son Kahraman” (2009) ve “Hei tai yang: Nan Jing da tu sha / Black Sun” (1995) anımsanması gereken örneklerin başında geliyor.

Ve şimdi, Çin sinemasının en büyük ismi kabul edilen Yimou Zhang, o acı olayları filme aldı.

Kuşkusuz ki Zhang çok başarılı bir yönetmen. 1987’de “Red Sorghum / Kızıl Darı Tarlaları” ile Berlin’de Altın Ayı kazandığında dünyanın dikkatini çekmiş, eserleri ülkemizde de –sinema salonlarında değilse bile festivallerde- izlenmeye başlanmıştı. 90’larda 3 ayrı filmiyle Altın Palmiye için yarışan Zhang yeni binyılda büyük bir dönüşüm geçirdi, -aslında muhalif olduğu- Çin yönetimiyle uzlaştı, bu sayede elde edebildiği çok büyük bütçelerle, kalabalık ve hareketli sahnelerin layığıyla kotarılabildiği, teknik açıdan mükemmel, hayli etkili filmler üretir oldu. Bunlardan özellikle “Ying Xiong / Kahraman” (2002) ve “House Of Flying Daggers / Parıldayan Hançerler” (2004) gişelerde başarı kazandı ve çok beğenildi.

Belli ki Zhang, bir dönüşüm daha geçiriyor, yönetime itirazlarını sürdürse de Çinli kimliğine artık daha fazla sahip çıkıyor, hikaye anlamında repertuvarını genişletiyor. Böylece daha eski filmlerindeki hümanist bakış açısı ve duyarlılık, 2000’lerde yaptığı filmlerdeki teknik ve sinemasal yetkinlikle birleşiyor.

Bu sentezin ilk ürünü olan “Savaşın Çiçekleri”, göz kamaştıran çatışma sahneleriyle küçük, sıcak insan hikayelerinin bir potada eritildiği, hem savaşın acımasızlığını, hem de insan ruhunun yüceliğini başarıyla yansıtabilen bir eser.

Hikaye çok hoş bir buluşa dayanıyor: Savaştan kaçan bir grup fahişe, dini eğitim gören bir grup genç kızın yaşamakta olduğu bir manastıra saklanıyorlar; böylece kadın olmanın en uç iki noktası aynı mekanda buluşuyor. Doğal olarak ilk başta küçük anlaşmazlıklar yaşanırken, zamanla bu iki grup birbirini tanımaya, anlamaya ve sevmeye başlıyor. Bu hikaye o kadar etkili ki film bundan ibaret olsa yine de önem arz edebilirdi.

Ayrıca bir Amerikalı, John Miller adında bir cenaze levazımatçısı var. Üstelik öykünün merkezinde… Bencil, paragöz biri bu, çevresinde yaşanan dramı hiç umursamıyor. Ama süreç içinde o da dönüşüyor, diğer insanlar için çaba harcamaya başlıyor.

Christian Bale her zamanki ustalığı ve rahatlığıyla canlandırıyor Miller’ı, sanki role hazırlanırken, o kişiliği anlamak için ve oynarken onu canlandırabilmek için hiç zorlanmamış, bir damla bile ter dökmemiş izlenimi veriyor. Böylece Miller’ın dönüşümü inandırıcı ve etkileyici oluyor, bu da diğer karakterlerin dönüşümünü daha iyi anlamamızı ve içselleştirmemizi sağlıyor.

Tüm bu özellikleriyle “Savaşın Çiçekleri”, muhteşem bir film, dünyanın her köşesinde, uzun yıllar izlenecek bir başyapıt olabilirdi. Ama önemli bir kusuru var: Miller da dahil olmak üzere kendi karakterlerini yüceltirken Japonları külliyen kötü ve korkunç gösteriyor. Savaştan ziyade Japon ordusunu eleştirmeye çalışıyormuş gibi bir izlenim, kötü bir tat bırakıyor insanın ağzında.

Başka hiçbir kusuru yok filmin, ama bu da çok önemli bir nokta. Dilerim sonraki filmlerinde Zhang usta bu türden açmazları da aşmanın yolunu bulur.

Ödülleri:
En İyi Yabancı Film dalında Altın Küre adaylığı.
Ayrıca 2 ödül ve 6 adaylık

Açık Gazete, 2 Eylül 2012

The Flowers of War / Jin líng shí san chai / Savaşın Çiçekleri
Yönetmen: Yimou Zhang
Senaryo: Heng Liu (Geling Yan’ın romanından)
Yapımcı: Weiping Zhang
Oyuncular: Christian Bale (John Miller), Ni Ni (Yu Mo), Xinyi Zhang (Shu), Tianyuan Huang (George Chen), Xiting Han (Yi), Doudou Zhang (Ling), Dawei Tong (Binbaşı Li), Atsurô Watabe (Albay Hasegawa)
2011 Çin, Hong Kong ortak yapımı, 146 dakika
Gösterim tarihi: 24 Ağustos 2012
DVD Firması: Pinema

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder