Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

24 Ağustos 2012 Cuma

Kaynak

IMDB: 8,1
Rotten Tomatoes: % 94
Manalı Filmler: 9,5
“Sinema Tarihinin En İyi 1000 Filmi” listesinde 765. sırada
İnanç ve Sanat” sitesinin listesinde 93. sırada

Ingmar Bergman’ın anısına,
14 Temmuz 1918 – 30 Temmuz 2007


Bergman filmlerinin en önemli özelliklerinden biri kuvvetli imajlarla dolu olmalarıdır.

“Kaynak” ise en güçlülerinden biri.

Örneğin onlarca Bergman filminde rol alan Max Von Sydow hiçbir eserde burada olduğu kadar etkili değildir. Sakallı ama bıyıksız yüzü, tunçtan bir maskeyi andırır; o dönem İsveç paganizmden Hıristiyanlığa geçiş aşamasında olduğu için aşırı dindar bir kişiliği canlandıran Sydow, bazı sahnelerde Hz. İsa’nın öğütlediği gibi yumuşak bakışlı, şefkat dolu, eski alışkanlıkların rüzgarına kapıldığı anlarda ise cehennemden fırlamış gibi korkunçtur. Her iki ruh halini de olağanüstü bir yetkinlikle oynayan usta aktör, an be an birbirinden etkileyici duruş ve bakışlar sergiler. Fakat onun muhteşem imajları sadece oyunculuk gücünden gelmez, örneğin eşinin, diğer kızının (Ingeri), hatta küçük çobanın görüntüleri de hayli vurucudur.

Kuşkusuz büyük usta Sven Nykvist’in özenli siyah beyaz görüntüleri filmden fışkıran gücün yaratılmasına büyük katkıda bulunur. Ama Nykvist’in çalıştığı tüm diğer Bergman filmlerinden ayrı bir yeri vardır “Kaynak”ın, onun gücü Ortaçağ’ın yaşam koşulları içinde bunalan insanların, çaresiz bakışlarından, hatta perişan giysilerinden gelir bir ölçüde. Kuşkusuz senaryo (hep olduğu gibi) derinliklidir; basit bir intikam hikayesi anlatmaz, kurban kızın ve ailesinin olduğu kadar, genç kıza tecavüz eden çobanların da yaşantılarını çizer. Atmosferi en güçlü Bergman filmlerinden biridir “Kaynak”.

Felsefi açıdan da çok güçlüdür film; iki din arasındaki karşıtlık eser boyunca işlenir (örneğin Ingeri savaş ve ölüm tanrısı Odin’e inanır, tecavüzcülerden biri de kurbanın çantasından dökülen kilise mumlarını tekmeler. Kostümler ve jestler de farklı inançları simgeler). Ayrıca çeşitli sahnelerde iki dinin de simgeleri görselleştirilmiştir, örneğin film ateşle açılır, su ile kapanır (Pagan sembolleri). Böylece insanların “iki cami arası beynamaz” kalışlarına vurgu yapılır, henüz iki sistemden de bir rehber, bir yol gösterici olarak yararlanamamaktadırlar.

Bu nedenlerle film yönetmenin ünlü “inanç üçlemesi”ne ait olmasa da bu temayı işlediği en güçlü eserlerden biridir. Örneğin “Yedinci Mühür” inanmak isteyen bir adamın çığlığıdır; “Kaynak” ise haykıran bir soru işaretine benzer: “Neye inanacağız? Nasıl davranacağız?”

Ödülleri:
En İyi Yabancı Film dalında Oskar ve Altın Küre ödülleri; Kostüm dalında Oskar adaylığı.
Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye için yarıştı, Bergman’a özel ödül kazandırdı.

Meraklısına:
Uzmanlar Bergman’ın başarısında Nykvist’in büyük katkısı olduğunda hemfikir. Onunla çalışmaya başladıktan sonra Bergman daha doğal, daha gerçekçi ve her açıdan çok daha güçlü görüntüler elde etmeye başladı. Ayrıca Nykvist usta yönetmenin vurgulamak istediği anlamı kolay aktarabiliyor, üstelik bunu yaparken ana akım sinemanın anlatım biçimlerinin dışında kalmaktan, cesur denemelere girişmekten korkmuyordu (birlikte çalıştıkları filmler çok zor kamera hareketleriyle doludur). “Kaynak”, bu açıdan da çok önemli çünkü iki usta sanatçı ilk kez bu filmde işbirliği yaptılar.

Isaksson "Töres döttrar i Wänge" (Vange’li Töre’nin Kızları) isimli bir halk türküsünden hareketle senaryoyu yazmış.

Senaryolarını kendisi yazan Bergman, Isaksson’un kaleme aldığı üç metni yönetti. Aslen romancı olan yazar “Kaynak”tan iki yıl önce “Brink of Life”ı yazmıştı ve 1986’da kendi romanından “The Blessed Ones”ı perdeye uyarladı.

Haber Anı & Açık Gazete, 4 Ağustos 2012

Jungfrukällan / Virgin Spring / Genç Kız Pınarı / Kaynak / Bakire Bahar
Yönetmen: Ingmar Bergman
Senaryo: Ulla Isaksson
Yapımcılar: Ingmar Bergman, Allan Ekelund
Oyuncular: Max von Sydow (Töre), Birgitta Valberg (Märeta), Gunnel Lindblom (Ingeri), Birgitta Pettersson (Karin)
1960 İsveç yapımı, 89 dakika
DVD firması: Saga

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Yağmuru Bile

“Eğitilmiş beyaz kafa” anlamaz tabii ki böyle şeylerden, ama aslında “mış gibi yapmak” en tehlikeli şey: İnsan duyguları, düşünceleri ve eylemleriyle enerji oluşturur, o enerji de büyür ve yeni olayları doğurur. Bugün “mış gibi yaptığı her şeyin” yarın başına gelebileceğini bilen yerli, tabii ki yanaştırmaz bebeğini suya…

IMDB: 7,7
Rotten Tomatoes: % 88
Manalı Filmler: 8,5

Ülkemizde diğerlerinden ziyade “Te doy mis ojos / Gözlerimi de Al” (1993) filmiyle tanınan İspanyol (kadın) yönetmen Icíar Bollaín, yeni çalışmasında yine çok önemli meseleleri irdeliyor.

Bolivya’da Kolomb dönemiyle ilgili bir filmin hazırlık ve çekimini yürüten bir ekip, zamanında İspanyollara esir düşmüş yerlilerin torunlarının başlattığı bir ayaklanmanın ortasında kalır. Üstelik filmde önemli rolü olan bazı kişiler gözaltına alınmakta, hatta polisten dayak yemekte, filmin yapımcı ve yönetmeninin, eseri tamamlayabilmek için bu meselelerle de uğraşması gerekmektedir. Olayların gelişimi ön plandaki karakterleri, hayatta gerçekte neyin değerli olduğunu tekrar değerlendirmeye mecbur bırakacaktır…

Çekilmekte olan filmin sıradan, popüler eserlerden biri olmadığını, dünya tarihine ciddi bir eleştiri getirdiğini baştan belirten film, günümüzde geçen olaylara paralel olarak çekilen filmden sahnelere de yer veriyor, böylece seyirciye geçmişle bugünü kıyaslama şansı sunuyor.

Kolomb döneminde “uygarlar” yerlilerin altınına göz dikmiş, hedefe ulaşmak için yapmadıkları kötülük bırakmamışlar. Bugünse suyun işletme hakkı uluslararası bir şirkete devrediliyor, faturaların 3-5 katına çıkması söz konusu, yerliler bu kez “su hayattır” diye ayaklanıyorlar.

Zengin ve entelektüel sinema insanları ilk başlarda yerlileri hiç anlayamıyor, aslına bakarsanız, çok da ilgilenmiyorlar. Onların tek derdi, insanlığa “önemli” şeyler söyleyeceğine inandıkları filmi tamamlamak… Ama o insanlarla her gün sette birlikte oldukça aralarında bir yakınlık gelişiyor, “insan sıcağı”nı hissetmeye başlıyor ve olaylara müdahale etmek durumunda kalıyorlar. Özellikle yönetmen Sebastian ve yapımcı Costa’nın dönüşümü çok ilginç ve etkileyici.

Ken Loach filmlerine yazdığı senaryolarla tanınan (“Sweet Sixteen / Afili Delikanlı” ile Cannes’da ödül kazanan) Paul Laverty, hep yaptığı gibi, olayları ve kişileri olanca derinliğiyle irdelemeye çalışırken duygusallığa, ajitasyona yer vermeyen, dengeli, ağır başlı bir metin hazırlamış, Bollain de o senaryoyu, olanca ustalığıyla, akıcı, etkili bir filme dönüştürmüş. Her zamanki gibi oyunculuklar çok başarılı ve yönetmenin hümanizmi ön planda.

“Uygarlarla” “ilkeller” arasındaki farklılık bakımından özellikle bir sahne çok önemli: Rolleri gereği yerli kadınlardan bebeklerini nehirde boğarmış gibi yapmaları isteniyor. Yönetmen özellikle ilgilenip, çocuklar suya değerken sahneyi keseceklerini, devamını oyuncak bebeklerle çekeceklerini, bir tehlikenin söz konusu olmadığını anlatıyor. Buna rağmen kadınlar Nuh diyor, peygamber demiyorlar.

“Eğitilmiş beyaz kafa” anlamaz tabii ki böyle şeylerden, ama aslında “mış gibi yapmak” en tehlikeli şey: İnsan duyguları, düşünceleri ve eylemleriyle enerji oluşturur, o enerji de büyür ve yeni olayları doğurur. Bugün “mış gibi yaptığı her şeyin” yarın başına gelebileceğini bilen yerli, tabii ki yanaştırmaz bebeğini suya…
Genel olarak film, “beyazların” yerlilere yaklaşımını eleştiriyor, arada geçiveren bu türden sahnelerle de asıl cümlesini kuruyor: “İlkel” dediklerinizin sizinkiyle kıyaslanamayacak denli hacimli ve kadim bir bilgeliği var. Tüfeklerinize, polisinize, çok güçlü şirketlerinize karşı koyamıyor olabilirler, ama hayat içinde sizden çok daha güçlüler…

Ödülleri:
16 ödül ve 13 adaylık

También la lluvia / Even the Rain / Yağmuru Bile
Yönetmen: Icíar Bollaín
Senaryo: Paul Laverty
Oyuncular: Luis Tosar (Costa), Gael García Bernal (Sebastián), Juan Carlos Aduviri (Daniel / Atuey), Karra Elejalde (Antón / Colón), Raúl Arévalo (Juan / Montesinos), Carlos Santos (Alberto / Las Casas), Cassandra Ciangherotti (María)
Yapımcı: Juan Gordon
2010 İspanya, Fransa, Meksika ortak yapımı, 103 dakika
DVD firması: Tiglon / Bir Film