Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

19 Eylül 2011 Pazartesi

Daima

IMDB: 6.2
Rotten Tomatoes: % 61
Manalı Filmler: 8.0

Her sinemaseverin bu hikayeyi bilmesinde yarar var.

1940’larda yazılmış, yani fantastik sinemanın altın çağında.

Bundan da önemlisi, senaryo Dalton Trumbo’nun kaleminden çıkma, kendisi hala Holivud’un en önemli senaristlerinden biri olarak kabul ediliyor. Aslında sosyalist, fantastik temalarla ilişkisi yok, ama her büyük yazar gibi o da, dokunduğu her şeyi hayata dair en büyük sorularla ilişkilendirmeyi beceriyor.

Büyük stüdyoların –gişe başarısını hedefleyen- “masalsı” yaklaşımıyla Trumbo’nun gerçekçiliği birleşince ortaya benzersiz bir senaryo çıkıyor. Buna “Gone With the Wind – Rüzgar Gibi Geçti”nin yönetmeni Victor Fleming’in ve unutulmaz Spencer Tracy’nin yetenekleri de eklenince, hem türün, hem Holivud tarihinin en özel eserlerinden biri doğuyor.

“A Guy Named Joe”nun çok hayranı var, Steven Spielberg dahil. Neredeyse 40 yıldır dilediği her projeyi gerçekleştirebilecek imkana ve güce sahip, haliyle –“Indiana Jones” gibi istisnalar bir yana- benzersiz ve özgün senaryolarla çalışıyor. Yeniden çevrim yapmaya hiç yanaşmıyor, bu prensibin de istisnası bu film.

Orijinal eser 2. Dünya Savaşı’nda geçiyor, başarılı pilot Pete, bir çatışmada ölüyor, “öbür tarafta”, benzer pozisyondakilerin bir nevi koruyucu melek olarak görevlendirildiklerini öğreniyor. Yetenekli ama deneyimsiz Ted’in hep yanında oluyor, söylediklerini Ted “kafasının içinde” duyuyor ve kendi düşüncesi sanarak uyguluyor, zamanla ustalaşıyor. Fakat Pete’in görevi bununla sınırlı değil: Hala unutamadığı sevgilisi Dorinda ile Ted karşılaşıp birbirlerinden etkilenince Pete, asıl görevinin böyle bir durumla da başa çıkabilmek olduğunu anlıyor. Yani süreç bizzat kendisinin de ruhsal gelişimiyle ilgili.

Eğilimlerinden beklenebileceği üzere Trumbo, bu ana fikri özgürlük temasıyla ilişkilendirmiş, filmin açılış sekansına Pete’in çocuklara uçmanın nasıl bir şey olduğunu anlattığı monoloğu koymuş, “cennette” geçen sahnede “amirinin” Pete’e şunları söylemesini sağlamış: “Gelecekten umudunu kesmeyen biri gerçekten ölmüş değildir. Ve bunu yapmanın sorumluluğunu üstlenmeyen hiç kimse gerçekten yaşıyor sayılmaz” (Bu cümleler, en önemli spiritüel ilkelerden birinin ifadesi: Bir şey hayal etmeden, beklemeden, geleni kabul ederek yaşamak).

“Daima”nın asıl eksikliği de, aslında öykünün ana omurgasını oluşturan “özgürleşme” temasıyla ilişkisini çok sınırlı tutması... Belson’ın senaristliği Trumbo ile kıyaslanabilir seviyede değil, özgün senaryonun değerli pek çok yönüne sırt çevirip komedi unsurlarını artırarak fantezi-gerçeklik dengesini bozmuş, eserin gücünü çok azaltmış. O kadar ki, yönetmenin parlak yeteneği bile filmi belli bir seviyenin üzerine çıkarmaya yetmemiş.

Bugünkü kadar olmasa da 1989’da da dijital efektler epey gelişmişti, buna rağmen Spielberg öykünün yalın gücünün yeterince etkili olacağını düşünüp efektleri minimum seviyede tutmuş, “öbür dünya” tasarımıyla göz boyamaya falan çalışmamış. Tüm filmde reji çok olgun ve –yine- şaşırtıcı derecede usta işi, dünyada az tanınan ama hepsi birbirinden yetenekli üç başrol oyuncusundan aldığı performanslar göz kamaştırıcı.

Zaten Spielberg’in ustalığı sayesinde “Daima” keyifle seyredilen ve manalı bir film oluyor.

Meraklısına:
Tom Cruise oynamayı kabul etmeyince Ted rolü Johnson’a verilmiş. Melek Hap rolü için de Spielberg’in ilk tercihi Sean Connery imiş, o olmayınca karakteri kadına dönüştürmüş ve Hepburn’e teklif etmiş, böylece efsane oyuncu perdede son kez melek rolünde görünmüş.

“Piano” ve “Copycat / Kopya Cinayetler” gibi başarılı filmlerden anımsayabileceğiniz usta oyuncu Holly Hunter, iki melekli projede daha yer aldı: “A Life Less Ordinary / Olağanüstü Bir Hayat” isimli romantik komedideki meleklerden biri oydu. Yapımcılığını da üstlendiği “Saving Grace” isimli TV dizisinde ise canlandırdığı cinayet dedektifinin yardımına bir melek gönderiliyordu.

Açık Gazete, 12 Ağustos 2011

Always / Daima
Yönetmen: Steven Spielberg
Senaryo: Jerry Belson (Dalton Trumbo imzalı “A Guy Named Joe” senaryosundan)
Yapımcılar: Kathleen Kennedy, Frank Marshall, Steven Spielberg
Oyuncular: Richard Dreyfuss (Pete), Holly Hunter (Dorinda), John Goodman (Al), Brad Johnson (Ted), Audrey Hepburn (Hap)
1989 ABD yapımı, 122 dakika
Gösterim tarihi: 28 Eylül 1990
DVD firması: As Sanat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder