Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

21 Nisan 2011 Perşembe

Şebeke

Sidney Lumet’nin anısına
(25 Haziran 1924 – 9 Nisan 2011)


IMDB: 8.1 (193. sırada)
Allmovie: 5 yıldız
Manalı Filmler: 9.0
Amerikan Film Enstitüsü’nün “100 Büyük Amerikan Filmi” listesinde 64. sırada
Amerikan Yazarlar Birliği’nin belirlemesine göre, gelmiş geçmiş en iyi 10 senaryodan biri.



Önemli bir yönetmendi: “Twelve Angry Men / Oniki Öfkeli Adam” (1957) ile “Before the Devil Knows You're Dead / Şeytan Duymadan Önce” (2007) arasında belki de yarısı modern klasik kabul edilen 40’tan fazla sinema filmi vardır.

Değerli bir aydındı: Amerikan toplumsal yaşamını veya polis örgütü gibi kurumlardaki yozlaşmayı irdeleyen önemli filmlerde imzası vardır: “Serpico / Serpiko” da onundur, “The Fugitive Kind / Kaçak” da, “Fail-Safe” veya “Dog Day Afternoon / Köpeklerin Günü” de… Daha az bilinen işlerinden mesela “The Verdict / Hüküm” paraya tapan toplumsal yapıyı eleştiren önemli bir hukuk filmidir, “The Offence / Şüphe Peşinde” konumunu ve gücünü kötüye kullanan polisleri içerden inceleyen etkili bir psikolojik gerilim…

1970’lere damgasını vuran muhalif yönetmenlerden biriydi Lumet, Alan J. Pakula ve Sydney Pollack gibi meslektaşlarıyla birlikte dönemin ruhunu yarattı. Amerikan toplumuna kah ayna tuttu, kah halı gibi silkeledi ve bazen de boksör gibi ringe serdi.

Mesela “Şebeke” ile…

Amerikan rüyası” denen balonu patlatan filmlerdendir “Network”, çok cesur ve fazlasıyla gerçekçidir.

Örneğin bir sahnede, filmin ana kahramanı, bir TV programında izleyiciye seslenir: “Biz hayaller yaratırız! Hiçbiri gerçek değildir.. Ama siz her gün, gece gündüz, her yaştan, her renkten insan, orada oturuyorsunuz ve size gösterdiğimiz illüzyonlara inanmaya başlıyorsunuz! Tüpün gerçek olduğuna ve hayatınızın gerçek olmadığına inanıyorsunuz. Tüp ne derse, onu yapıyorsunuz! Tüpteki gibi giyiniyor, tüpteki gibi yiyor, çocuklarınızı tüpteki gibi büyütüyor ve hatta tüpteki gibi düşünüyorsunuz. Hepiniz çıldırmışsınız! Tanrı şahidim olsun ki gerçek olan sizsiniz! Biz sadece hayaliz! Bu yüzden televizyonlarınızı kapatın! Şimdi kapatın! Kapatın!”

Bunları ekranda söylemesine patronları karşı çıkmaz, çünkü Howard Beale’in programı çok izlenmektedir.

Ana haber bültenini sunan Beale’i TV yıldızı haline getiren olay da ilginçtir: Uzun yılların ardından izlenme oranları düştüğü için işten çıkarılınca, canlı yayında bir hafta sonra kendisini milyonlarca insanın gözü önünde vuracağını açıklar ve birden toplumsal olay haline gelir. Delirdiğini düşünmelerine rağmen patronları Beale’i görevden almaz, hatta özel bir program yaptırırlar çünkü herkes bu “delinin” söylediklerine bayılmıştır…

Oysa o “deli” gerçekleri söylemektedir… Toplumun nasıl uyuşturulduğunu, insanların TV aracılığıyla beyinlerinin yıkandığını ve tüm bunların nedeninin birilerinin daha fazla para kazanma arzusu olduğunu anlatmaktadır.

Fakat medyanın gücünü elinde tutanlar için gerçekler değil izlenme oranları önemlidir, izleyici ona bayıldığı sürece Beale’in ne yaptığının önemi yoktur.

İzlenme oranları düşmeye başladığında ise, yarattıkları TV yıldızını, yine kendileri yok edeceklerdir…

“Şebeke” sadece Beale’in hikayesini anlatmıyor, medyayı otopsi masasına yatırıyor, büyük şirketlerin kar hırsıyla etkili pozisyonlardaki insanların güç hırsının birleşmesinden ne büyük felaketler doğduğunu gösteriyor. İnsanların yarattığı sistemin onların aleyhine neden ve nasıl dönüştüğünü irdeliyor.

Fakat toplumu da “kurban” olarak çizmiyor, sonuçta TV kanallarını şekillendiren sıradan insanların izlemeyi yeğlediği programlar…

O sıradan insanlar ki kendi yararlarına olan bir bilgiye bile bir yere kadar katlanırlar; mesela Beale’in söyledikleri onlar için “fazla ağır” olmaya başladığında, daha “eğlenceli” programları yeğlerler…

“Şebeke” tabii ki çok iyi çekilmiş ve oynanmış, yine de insan en çok senaryosunun düzeyine hayret ediyor. Derinlikli karakterler, katmanlı ilişkiler ve tüm bunların (örneğin sürpriz bir aşk hikayesinin bile) filmin ana temasına doğrudan bağlanması gibi senaryo teknikleri bakımından zaten çok usta işi ama, bir de “kehanet” işlevi var ki, akıllara seza: O unutulmaz sahnede –Beale’in patronu- Arthur Jensen’in söyledikleri açısından dünya bugün daha vahim durumda…

Tüm bu nedenlerle “Şebeke”, sadece “iyi bir film” değil, insanı gerçekten nakavt ediyor.

Ödülleri:
En İyi Özgün Senaryo, Erkek Oyuncu (Finch), Kadın Oyuncu (Dunaway), Yardımcı Kadın Oyuncu (Straight) dallarında Oskar ödülü; En İyi Film, Yönetmen, Erkek Oyuncu, Yardımcı Erkek Oyuncu, Kurgu ve Görüntü Yönetmeni dallarında Oskar adaylığı.
Ayrıca 14 ödül ve 13 adaylık.

Meraklısına:
Paddy Chayefsky gerçek bir olaydan esinlenmiş: 1974’te, Florida’da, Christine Chubbuck isimli bir sunucu canlı yayında intihar etmiş.

Chayefsky’nin iki Oskar ödülü daha var: “Marty” (1955) ve “The Hospital / Hastane” (1971). 1958 tarihli “The Goddess”taki çalışmasıyla da Oskar’a aday gösterilmiş. Kendisi ayrıca ünlü “Altered States / Gerçeğin Ötesinde” filminin de yazarı.

Seçme replikler:
Howard Beale (yayında): Beyaz saçlı, zengin minik bir adam öldü. Ama bunun pirinç fiyatları ile ilgisi ne? Ve bu niçin bize bir işarettir? Çünkü siz ve altmış iki milyon Amerikalı, şu an beni dinliyor. Çünkü yüzde üçten daha azınız kitap okuyor! Çünkü yüzde on beşten daha azınız gazete okuyor. Çünkü bildiğiniz tek gerçek, bu tüp. Şu an, bu tüpün içindekilerden başka hiçbir şey bilmeyen bir nesil var! Bu tüp, bir mabet! Bu tüp Başkanları, Papaları, Başbakanları seçtirir ya da yerlerinden eder! Bu tüp, inançsız dünyanın en büyük gücüdür! Vay başımıza, yanlış insanların eline düşerse…


(Muhteşem oyuncu Ned Beatty sinema tarihinin en etkili ve önemli monologlarından birini yorumlarken... "Şebeke" sadece bu sahne için bile izlenebilir)

Arthur Jensen (Howard’a): Sen her şeyi ülkeler ve insanları olarak gören eski kafalı birisin. Ülkeler yok! İnsanlar yok! Ruslar yok! Araplar yok! Üçüncü Dünya da yok! Batı yok! Tüm sistemlerin üstünde bir kutsal sistem var. Çok büyük ve dokunulmaz, özenle işlenmiş, çok uluslu, dolar egemenliğinde! (…) Bu gezegende hayatın bütünlüğünü sağlayan, uluslararası para sistemidir… Bugün her şeyi olması gerektiği gibi yapan odur! (…) Amerika ve demokrasi hakkında feryat ettin! Amerika yok! Demokrasi yok! Sadece IBM, ITT, ATT, Dupont, Dow ve Exxon var. Bugün dünyadaki ülkeler bunlar. Ruslar, Meclislerinde ne konuşuyorlar sanıyorsun? Karl Marx mı? (…) İnsanlar sürünerek çamurun içinden çıktılar. Ve bizim çocuklarımız Bay Beale, mükemmel dünyayı görecekler. Orada savaş ya da kıtlık, bunalım ve vahşet olmayacak! Tek ve büyük bir evrensel şirkette herkes ortak kâra hizmet için çalışacak. Orada herkesin hissesi olacak, ihtiyaçlar karşılanacak, bütün endişeler bitmiş, sıkıntının yerini neşe almış olacak.

Network / Şebeke
Yönetmen: Sidney Lumet
Senaryo: Paddy Chayefsky
Yapımcılar: Henry Fonda, Reginald Rose
Oyuncular: Faye Dunaway (Diana Christensen), William Holden (Max Schumacher), Peter Finch (Howard Beale), Robert Duvall (Frank Hackett), Wesley Addy (Nelson Chaney), Ned Beatty (Arthur Jensen), Beatrice Straight (Louise Schumacher), Arthur Burghardt (Yüce Ahmed Han)
1976 ABD yapımı, 121 dakika.
DVD firması: Tiglon/MGM

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder