Alıntı

Toplumsal hayat bizi doğadan kopardı, onunla yeniden bütünleşmek zorundayız. “Ağaca sarılan hippi” imajını kastetmiyorum, onda yanlış bir şey yok da, demek istediğim, bir psikolojik ve ruhsal evrimin çok gerektiği. Şimdiki hayat tarzımızla ilgili en büyük sorunun ruhsallık eksikliği olduğunu düşünüyorum…

Julian Goldberger ("Şahin"in yönetmeni)

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Dava

IMDB: 7,8
Allmovie: 4/5 yıldız
Manalı Filmler: 9,0

Sadece bu romanın değil, belki de tüm sinema tarihinin en başarılı edebiyat uyarlamalarından biri…

Memur Josef K., bir sabah müfettişler tarafından uyandırılır, tutuklandığı bildirilir. Soruşturmanın gizliliği açısından normal hayatına devam edecektir ama çağrıldığında sorguya, mahkemeye katılmaya mecburdur. İşbirliği yapmasının ne kadar hayırlı olacağı vurgulanır, ancak neyle suçlandığı açıklanmaz. Zavallı Bay K., o andan itibaren hem (kendisinin de parçası olduğu) sistemle, hem kendi suçluluk duygusuyla boğuşarak yaşamaya çalışacak, daha doğrusu, ezilmemek için uğraşacaktır.

Welles, dehasına uygun bir şekilde, filmini kurarken en temel kararları yine çok doğru almış, ki bunların belki de en önemlisi, filmin çok uluslu yapısından yararlanarak mekanları alabildiğine çeşitlemesi, Paris veya Roma’dan da eski Demirperde ülkelerini anımsatan devasa mekanlar bulmuş olması… Gerçekten de filmde Bay K’nın kaldığı pansiyondan başka bir tane bile normal mekan yoktur, hepsi çok yüksek tavanlı, içine futbol sahası sığacak kadar geniş, uzun koridorlara, bitmek bilmeyen merdivenlere sahip binalardır. Bunlara dev meydanlar, insanı boyutlarıyla ezen çok büyük heykeller eşlik eder. Muhteşem görüntü çalışması, bu mekanları gölgelerle bezer, olduklarından bile korkunç gösterir. Bazen bu dev mekanlar binlerce insanla doludur, Bay K. insan selinden zor kurtulur, bazı sahnelerde ise loş kuytuluklarla tek başına boğuşur. Gerçeküstücü sahneler, filmin “düşsel” yapısını güçlendirir. Sonuçta ortaya kabus gibi bir film çıkar; izleyicisini bir girdaba çekip orda tutsak eden, içindeki paranoyayı en üst seviyeye çıkaran bir film; insanı hem güzelliği, hem psikolojik etkisiyle ezen bir başyapıt…

Olağanüstü yetenekli Perkins’e, Tamiroff’tan Schneider’a, hepsi özenle seçilmiş ve çok akıllıca oynayan isimlerden kurulu uluslar arası bir kadro eşlik ediyor. Filmin senaryosu, görüntüleri ve kurgusu da birinci sınıf…

Meraklısına:
Ek dublaj için bütçesi olmayan Welles 11 ayrı karakterin bazı repliklerini seslendirmiş, ki bunların bazısı Perkins’e ait. Sorulduğunda Perkins, hangi repliklerin kendi sesinden olmadığını ayırt edemediğini söylemiş…

Welles’in en sevdiği filmi...

Ödülü:
Fransız Eleştirmenler Birliği En İyi Film Ödülü (1964)

Seçme replikler:
Hastler: “Zincirlenmiş olmak bazen özgür olmaktan daha güvenlidir."

Josef K. (Hastler’a): “Zaten mahkeme de buna inanmamı istiyor. Evet, komplo bu: tüm dünyanın çılgın, absürd, şekilsiz, anlamsız olduğuna bizi ikna etmek… Çirkin oyun bu. Demek mahkemeyi kaybettim. Ee, ne olmuş? Sen de kaybediyorsun. Herkes kaybediyor. Ne olmuş yani? Bu durum tüm evrenin delice olduğunu mu gösterir?”

The Trial / Le procès / Dava
Senaryo ve yönetim: Orson Welles (Franz kafka’nın aynı adlı romanından)
Yapımcılar: Michael Salkind, Alexander Salkind
Oyuncular: Anthony Perkins (Josef K.), Jeanne Moreau (Marika), Romy Schneider (Leni), Elsa Martinelli (Hilda), Suzanne Flon (Miss Pittl), Orson Welles (Avukat Hastler), Akim Tamiroff (Bloch), Michael Lonsdale (Rahip), Max Haufler (Max Amca)
1962 Fransa, İtalya, Batı Almanya, Yugoslavya ortak yapımı, 118 dakika, siyah-beyaz.
DVD firması: Digital Kültür

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder